12 Şubat 2011 Cumartesi

Üniversitelerde Özgürlük

2010 Nisan ayında yapacağımız bir etkinlik için ''Erkeklik İstisnai Bir Durumdur'' fotoğraf sergisini de sergilemek istedik. Fotoğrafları bastırmak için, Sağlık, Kültür ve Spor Dairesi Başkanlığı’na (SKS) giden arkadaşlarımız, fotokopi çektirmek isterken, fotokopiyi çeken görevli, fotoğrafların bazılarının üniversitenin vizyon ve misyonuna uygun olmadığını, yanlış fotoğraflar olduğunu söyledi. Bu fotoğraflar, mini etek giyen erkekler, makyaj yapan erkekler, transeksüeller, uzun eşşek oynayan kadınlar gibi toplumsal cinsiyet rolleri üzerine dikkat çekmek üzere özel olarak çekilmiş fotoğraflardı. Bunlara el koyulduğunu söyleyen SKS'den dönen arkadaşlar, ellerinde kalan fotoğraflarla sergiyi açmışlardı ve durumdan bana da bahsettiler. Bunun üzerine SKS'ye gittim, ve topluluklardan sorumlu biriyle görüştüm. '' Üniversitenin vizyonunu ve misyonunu merak ettiğimi dile getirdim.'' Konuyu anlamış olmalı ki ''onlar nasıl fotoğraflar öyle'' deyince, acaba gerçekten sanattan ne kadar anladığını sordum. Konunun kendisini aştığını ve SKS Başkanı ile görüşmem gerektiğini söyledi. SKS Başkanı, bu fotoğrafları doğru bulmadığını, bunlara el koyduğunu, bana kendi fotoğraflarımızı geri vermeyeceğini söyledi. Ve bunu istediğim yere şikayet edebileceğimi, çok net ve sert bir üslupla söyledi. Bunun üzerine öğrenci topluluklarından sorumlu üniversite rektör yardımcısı ile görüşmek istedim. Hemen beni kabul etti, ve bunun büyük bir sansasyon olduğunu, üniversitenin sanata nasıl sansür koyulabileceğini, hangi çağdaş düşünceyle örtüştüğünü merak ettiğimi, ve olayı basın ile paylaşacağımı dile getirdim. Üniversite rektör yardımcısı, yapılanlara inanmayarak, şok içerisinde beni dinledi ve sanata nasıl bir zihniyetin sansür koyduğunu merak ettiğini söyleyerek SKS Başkanı, yanlış anlaşılma olduğu söyledi. Bunun üzerine rektör yardımcısına teşekkür ederek ayrıldım ve SKS'ye giderek fotoğraflarımızı istedim. SKS Başkanı, bu işin burada bitmediğini söyledi ve ''elbet görüşeceğiz nasılsa'' dedi, ben de ''beni tehdit mi ediyorsunuz?'' diye sorduğumda, ''nasıl anlarsan!'' dedi. Bunun üzerine yine rektör yardımcısına gittim ve sorduğum soru manidardı bence; ''Bir üniversitenin Sağlık, Kültür ve Spor Dairesi Başkanlığı'nın benim önümü açması ve desteklemesi gerekirken, beni tehdit etmesini nasıl açıklayabileceklerini sorduğum da, rektör yardımcısı yine SKS Başkanı'nı aradı ve yine bir yanlış anlaşılma olduğunu söyledi. Bunun üzerine biz resimlerimizi aldık ve sergimizi istediğimiz gibi sergiledik. 1 hafta sonra rektörü ziyaret ettiğimiz de, odaya girdiğimiz ilk anda rektörün sözü şu oldu; ''Sergi işini hallettik.'' ve konuyu kapatmak istedi. Oradan çıkıp fotoğrafları sergilediğimiz anda ki mutluluğumuz ve haklı gururumuz çok manidardı.

Bu olayı yaşadıktan sonra üzerine çok düşündüm ve bir çok sonuç çıkardım kendime. Üniversitede özgürleşemeyen, düşünceleri hayat bulmayan gençler olarak, önümüze çıkan engelleri, çeşitli bahaneler altında karşımıza sunan en alt biriminden en üst birimine kadar bir çok zihniyetle tartışıyoruz. Peşine gitmediğimizde, doğru adımları atmadığımızda küsüp, katılımımızı sağlayamıyoruz. Bence biz gençler, örgütlenmeli, sesimizi gür çıkarmalı, doğru adımları atmalı ve istediğimizi elde edebileceğimizin farkında olmalıyız. Kendimize olan güvenimiz elbet istediğimizi almamızdaki en büyük enerjimiz ve motivasyonumuz olacaktır.

Erman Demirel
Toplum Gönüllüsü

1 yorum:

  1. demokrasinin demosu kalmıştır geriye. sen konuşursan balyoz taşıyan olursun, cezayı yiyen sen olursun, ama aftan yararlananlar "başkaları" olur. bence sorgulanması gereken üniversite personeli,rektörü değildir,(en azından bu anda) onların düşünce yapısını "yapılandıran" güçtür. evet çalışmalarınız manidar ama bugün bu ülkede sorgulanması gereken fiili "aşikar" mertebelerdir

    YanıtlaSil