14 Şubat 2011 Pazartesi

KÜÇÜKTÜK, SEN KÜÇÜKSÜN SUS! DEDILER…

KÜÇÜKTÜK, SEN KÜÇÜKSÜN SUS! DEDILER…
Okula başladık, öğretmenine karşı geliyorsun? Otur yerine! dediler.. Liseye geldik, testini çöz! dedilerÜniversiteye geldik, „burası benim üniversitem, kararları ben veririm sen git okumana bak“ dediler!!!

Doğru, en az sekiz saat çalışırken eve geldiğimizde de varsa çocuk ile uğraşırken POLİTİKA yapabiliriz.

Yoksa, politikayı sadece politikacı olarak adlandırılan kişiler mi yapmalı? Oy verdik, seçtik. Onlar yapmayacak da, bizler mi yapacağız! Onlar o kadar ulu varlıklar ki oturdukları meclis sandalyelerinden tüm ülkeyi görebiliyor; hangi üniversitede, hangi öğrencinin ne isteği var biliyor ve ona göre çözümler üretebiliyorlar. Kamera bile koydular ya bunun için, bir de sivil polislerimiz var içeride. Her daim fikirlerimizi iktidara ve meclise iletip çözüme kavuşturabilmek için. Unutmuşum bu noktayı, unutmuşuz...

Oysa  bize çok farklı tanıttılar  polisleri. Suç işlediğimizde karşılaştığımız, huzuru bozduğumuzda gördüğümüz, hele ki sivil giyimliler ise faili mechul cinayetlerden ajanlara kadar devlete fikirlerimizi iletip bizleri fişleyen kişiler olarak gösterilmişlerdi. Bunca zaman yanılmışız... Onlar bizim iyiliğimiz, temsili demokrasimizi güçlendirmek için varlarmış. Bizi o yüzden izliyorlarmış. Hatta, sırf bu yüzden üniversitelerin sahibi olan rektörlerin öğrencilerden istediği siz mi bu ülkeden hesap soracaksınız gidin işinize bakın tavırları boşuna değilmiş.

Ee çünkü, üniversiteye politika yapmak için değil, okumak için geldik!..

KOCA BİR HAYIR!!!
(bölüm 1)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder